12 Haziran 2011 Pazar

...ne önce, ne sonra...

Geceye dair yazılacak çok şey var. Karanlığa dair. Karanlığın etkilerine dair.
Sisler altında, arada yanıp sönen, bazen rengarenk parıldayan ışıklar, sigara dumanının kokusuyla dans edenlerin teninin sıcaklığına karışınca gözler tam görmez oluyor. Ve O da hep bu anlarda ağlamak istiyor. Hüngür hüngür ağlamak… Ağlarken yanında biri olsun, elini tutsun ama hiç hesap sormasın istiyor. Neden demesin, sadece yanında olduğunu göstersin. Öyle bir göstersin ki bir süre sonra yanında yokmuş gibi olsun. Rahatlasın, yok olan bu varlığın içini ferahlattığına inansın.

Ya da vazgeçsin her şeyden. Bir adım atsın, geriye bakmasın. Ağlarsa da kendi içine, sırf kendinin görebileceği bir yerde, kendi kendine ağlasın. Bir adım daha atsın, bu koyu karanlığın içine karışsın. Karanlıkla bütünleşsin. Geride hiçbir iz kalmasın.

* dengesizlik bir iltifat olarak kabul edilebilir mi? *

* içimde bir şizofren arada göz mü kırpıyor ne? korkuyorum. *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder