6 Aralık 2010 Pazartesi

hayata devam...

            Hayatta bazen ufacık dokunuşlar gerekir kendine gelebilmen için… Ufacık birkaç söz, başını koyabileceğin bir omuz, elini uzattığında orada, hemen yanı başında olduğunu hissettiren sımsıcak bir el, anlamlı bir bakış, en zor anında aklına getirebileceğin güven dolu sözler… Aslında ihtiyacın olan, yalnızlıktan kurtulabilmektir… O kadar kalabalığın arasında, aslında hiç onlardan biri olamamayı bir kenara bırakabilmek, “herkes gibi” olabilmektir istediğin… Sığınacak bir limandır aradığın dalgaların arasında, sen mini minnacık bir kızsındır ve dalgaların boyu seni geçeli çok olmuştur ve artık senin onlarla savaşacak gücün pek kalmamıştır… Tam her şeye nokta koyduğun bir vakit, o noktanın altına minik bir virgülü koymak, noktalı virgülle hayatına devam etmek istersin ama yapamazsın, bunu sana yaptıracak bir şeylerdir peşinde olduğun… İtici bir kuvvet belki de… Yelkenlerini açmışsındır her türlü desteğe ve aradığın ufak bir esintidir hareket edebilmen, yaşamına devam edebilmen, ilerleyebilmen için…
            Ve bir gün gelir, tüm bunlar olur. Gökyüzüyle dalgaların birleştiği yerde tılsımlı bir yıldız göz kırpar ve süzüle süzüle kayar aşağı doğru. Bu bir işarettir, hayat seni beklemektedir; parça pinçik kâğıtlara en özensiz şekilde yazdığın planlara geri dönüş başlar… Ucundan tutarsın tekrar bir şeylerin, zamanla tüm olumsuzlukların uzaklaşacağını anlarsın sonunda… Bu ufacık dokunuşların yüzünde yarattığı koskocaman bir gülümseme ve gözlerindeki ışıkla bakarsın artık etrafa… Sen, “sen” olmuşsundur, ne herkes gibi, ne de hiç kimse gibi, sadece “sen” yaşamın içindeyken azıcık da dışında kalmayı başarabilen bir “sen”!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder