11 Şubat 2012 Cumartesi

2Şubatgecesi.İzmir'denİstanbul'adoğruotobüsteyolalmakteması.


2 Şubat gecesi, Topçular - Eskihisar arasında bir yerlerde bir vapur

            Hava ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde…
Kendisinı bayıla bayıla izlediğim, 10 sene öncesinde öldüğü gün ardından hüngür hüngür ağladığım Barış Abi’yi de andım böylece. İki kasetten oluşan Mançoloji albümünü hâlâ saklarım.

            Topçular- Eskihisar vapurunda sahlep kokuları ve insanların garip bakışları altında, kız popülasyonunun birkaç kişiyle sınırlı olduğu üst katta, ayakta telefonumu şarj ederken Gogol’ün, “Bir Delinin Anı Defteri”ni okuyordum. Düşündüren komik hikâyeler vardır ya… Güldüğüm an, yok yok gülmemeliydim sanırım diye düşündüğüm çokça zaman oldu.
            Ve Eskihisar’a yaklaşırken elimde kitabım, kafamda berem, boynuma sıkıca sardığım yüzümün yarısını örten atkım ve kenetlenmiş ellerimi sıcacık tutan eldivenlerimle ışıklara bakıyordum. Kar tanelerinin serpilişine inat deniz pürüzsüze yakındı. Soğuktu, burnum üşüdü ama deriiiin bir nefes aldım, parmak uçlarımda yükseldim ve nefesimi verirken, suratımda gülümseme, yere bastım tekrar.
           
            Hoşluk var içimde. 9 saattir otobüste yolculuk yapsam da karın beyazlığında kaybolmak güzeldi. Ve sonrasında geceyi ışıklara doğru süzülen bir vapurla bütünlemek…
            Merdivenlerden inerken hafifçe geriye baktım. Beyaz köpüklerin etrafında gördüğüm karanlık korkutucuydu. Yalnız olmanın tedirginliğiyle bu belirsizliğin içine çekilmemek için hızlandırdım adımlarımı.
            Kamyonların arasında kaybolsam da tüm o görüntüler ve içime işleyen soğuk, tazelik verdi bana. Şimdi de beyaz, ölü, pis bir otobüs ışığında kargacık burgacık bir el yazısıyla, kulağımda Teoman’ın son albümünden ezgilerin eşliğinde bir şeyler karalamak var sırada.
            Hayat güzel!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder