Sonra birden bir gemi ufka paralel yanımızdan geçti. Ardından suyun üzerine beyaz bir çizgi çekti. Yarım saatlik vapur yolculuğunda yönümüzü tayin eden de bu hiç kaybolmayan çizgiydi. O an fark ettim ki, deniz eşitlik demek. Karada olduğu gibi sınırlar koymuyor insana. Tamam, kıta sahanlığı gibi düzeni (!) korumaya (!) *evet, bir ünlem de buna lazım.* yarayan politik sınırlar var ama bu istersem eğer benim kendimi suya bırakıp sürüklenmemi hiçbir şekilde engelleyemez. *Yani en azından dün böyle hissettim ben.* Sular birbirine karışırken, alttan üstten sürekli bir yer değişimi olurken sınır denilen şey nasıl varlığını sürdürebilir ki zaten?
Sonsuz özgürlük vaadediyor sular. Arada kendine çağırıyor ve aynı Orhan Veli şiirindeki kız gibi süzülerek sulara karışasım geliyor benim de.
Sonsuz özgürlük vaadediyor sular. Arada kendine çağırıyor ve aynı Orhan Veli şiirindeki kız gibi süzülerek sulara karışasım geliyor benim de.
*İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.Ağlar çekiliyor dalyanlarda;Bir kadının suya değiyor ayakları;İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.*Derken sıcağa çalan ılık ve samimi bir Esmira gecesinde haykırıyor Genco Erkal, Ben Bertolt Brecht oyununda: "Önce ekmek, sonra ahlak!"*İnsan Neyle Yaşar? - Bertolt Brecht* Tülay Günal -ki kendisi hem sesi hem de oyunculuğuyla mükemmeldi- çocuk oluyor ve bir anda soruveriyor: Eğer köpekbalıkları insan olsalardı, küçük balıkları yemezler miydi? ve Genco Erkal, insan olan köpekbalıklarını ve su altında olacakları anlatıyor bir bir: Önce sandıklar, sandıkların içinde her çeşit yem olurdu (!) Büyük küçük balıklardan bir komutan seçilirdi ki düzen sağlansın (!) ... Sonra dua etmeye başlarlardı - bir toplumda bu değerlerin olması çok mühim sonuçta (!)Bir yerde de, "Bilin: Halkın ekmeğidir adalet!" *Halkın Ekmeği - Bertolt Brecht* diye söze giriyor Genco Erkal ve devam ediyor: "Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o, günde birçok kez gerekli."Sömürü düzeni, bozuk adalet sistemi, savaşlar, kadının toplumdaki yeri... Hepsi hakkında söyleyecek bir şeyleri var Brecht'in. Ben O'nu sadece babamın bana sahaflardan aldığı, "Aşk Şiirleri" kitabından tanıyordum. Meğerse bilmediğim neler varmış Brecht'e dair...Ve sona yaklaşırken oyun bu iki muhteşem şahsiyet o meşhur Enternasyonal'i seyircinin de katılımıyla beraber söyleyerek gönülleri bir kez daha fethederlerken acaba farkındalar mı ki hayatıma öylece dokunup geçivermekten ziyade kendilerini hayatımın parçası yapıyorlar?..